top of page

Moda 8.Sanat mıdır ?


Modanın sanatla ilişkisi uzun zamandır pekçok fikir ayrılıklarına neden oluyor. Bu tartışmaların çıkış noktasını modanın giyinme ihtiyacından doğması ve seri üretime tabi olması oluşturuyor. New York Times’ın 'modanın en önemli beyinlerinden' dediği Dries Van Noten “modayı yaratıcı ve 'sanatsal' buluyorum. Ama modaya hiçbir zaman 'sanat' denemez” gibi iddialı sözler ederken modanın ulaşılabilir olması gerektiğinden dem vuruyor. dünya modasının kader belirleyicisi Bernard Arnault'nun oğlu Antoine Arnault, The Guardian'a verdiği röportajında, “Moda tasarımcısı, o kadar yetenekli olabilir ama asla sanatçı değildir. Sanatçı olmak isteyen varsa modayı bırakıp heykel ya da tuval üzerinde çalışmalıdır” diyerek bu ayrımı vurguluyor.


İtalyan tasarımcı Elsa Schiaparelli 1930’ların başında Dali’yle de sanat ve modayı birleştirmek adına projelere soyunarak Dali’nin uçlarda gezinen fikirlerini kendi tekstil tasarımlarıyla birleştiren bir koleksiyon hazırladı . Şüphesiz ki Dali’nin resimlerindeki çılgınlıkla Schiaparelli’nin moda sanatı bir araya gelerek dimalarda uzun süre kalacak derin bir haz bıraktı bizlere.


Yves Saint Laurent, Hollandalı ressam Pieter Cornelis’ın De Stijl tarzı eserlerini kullamaya başladığında yıllardan 1965’ti. O vakitte moda, düz mat renklerden ilerliyordu ta ki YSL ilk adımı atana kadar. Corneils’ in yatay ve dikey çizgileri onun formuna uygun kesimde bir elbiseye aktarılmasıyla adeta bir sanat eseri başka bir sanat eseri tarafından taşınması sağlanmış oldu.


Aslında moda ve sanatın kesiştiklerini görmek için çok eskilere gitmeye gerek yok.Kendi isteğiyle 37 sene akıl hastanesinde yatmış olan Japon sanatçıYayoi Kusama’nın Louis Vuitton markasıyla ortak çalışmaları dünya genelinde sanat ve modanın dostluğunu yakın zamanda tekrar kanıtladı. Ortaya koydukları puantiyeli koleksiyon büyük ilgi uyandırmıştı. Bugün hala gündemde olan, sanatın modaya kucak açtığı en önemli projeler arasında Karl Lagerfeld'in kendi fotoğrafladığı ve ilk açılışını Londra'da Saatchi Gallery'de yaptığı “Little Black Jacket” sergisi ve New York Metropolitan Museum of Art'ın, son sergisini “Punk” stiline adamış olması gösterilir.


Benim nacizane fikrime gelecek olursak. Moda insanın en temel ihtiyaçlarından bir olan “örtünme” kaygısından doğmuş olsa da zamanla estetik kaygılar baskın hale gelip kendini ifade etmenin bir biçimi olmuştur. Sanatın hammaddesi daima fikirdir ancak yöntemi kimi zaman kelimeler kimi zaman boyalar kimi zaman toprak olabilir. Moda tasarımı söz konusu ise yöntemimiz kumaşlar dokumalardır. Tasarımcı önce hayatın içinden tecrübeler duygular anılar biriktirir. Ardından içinde olgunlaştırdıklarını kumaşlara aktarır. Onlara ruh katar adeta.


Tabi burada “hazır giyim” ile “haute couture” kavramlarını ayırmakta fayda var. Bu söylediklerim birbirinden eşsiz eserler ortaya koyan “haute couture” için geçerlidir. “Hazır giyim” ise ihtiyaca ve tüketime yöneliktir. Oysa sanat bir tüketim nesnesi olamaz olmamalıdır.


Sanat olup olmama tartışmaları sinema için de bir dönem sürdürülmüş ancak tüm tartışmaların sonunda sinema da resim, heykel, mimari, dans, şiir, müzik 6lısına 7. sanat olarak eklenmiştir. Sinema ile moda tasarımının bir diğer benzerliği de ikili doğasından kaynaklanır. Hazır giyim ile haute couture arasındaki fark pekçok yönden sineme yapıtları arasında da belirgindir. Sinemanın sanata bakan yüzünü de kar amacı ve gösterim kaygısı gütmeyen bağımsız yapımlar oluşturur.


Dolayısıyla bugün hala tartışmalar hala sürse de benim fikrimce moda 8. Sanat dalıdır ve bu ünvanı sonuna kadar hak etmektedir.


Kaynakça: Aktepe Şöhret, MODA VE TEKSTİL TASARIMI SÜRECİNDE SANAT / SANATÇI İLİŞKİSİ, www.dergipark.org


Parlak Sevda, GİYİM MODASINDA GERÇEKÜSTÜCÜ YAKLAŞIMLAR , DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ TEKSTİL ANASANAT DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page